Yüzyıllık Planın Sonuçları:
Bugün Filistin topraklarında yaşanan zulüm, sadece bir bölgesel çatışmanın ya da dini gerilimin sonucu değildir. Bu yaşananlar, yüzyılı aşkın süredir kurgulanmış, desteklenmiş ve yürürlüğe konmuş bir sömürgeci planın doğrudan neticesidir.
20. yüzyılın başlarında, Avrupa’nın göbeğinde palazlanan Siyonist hareket, başta Rothschild ailesi gibi etkili finans çevrelerinin desteğiyle Yahudileri tarihi Filistin topraklarına göçe ikna etmeye ve zorlamaya başladı. Dönemin Osmanlı topraklarında yer alan Filistin, farklı inançların bir arada yaşadığı, çoğunluğunu Müslüman Arapların oluşturduğu barışçıl bir coğrafyaydı. Ancak Siyonist hareket, bu kadim toprakları “vaadedilmiş ülke” olarak tanımlayarak, burada etnik temizlik ve demografik mühendislik faaliyetlerine girişti.
Bu planın en kritik hamlesi ise 1917’de İngiltere’nin Dışişleri Bakanı Arthur Balfour’un yayınladığı “Balfour Deklarasyonu” ile geldi. Bu deklarasyon, Filistin topraklarında bir “Yahudi ulusal yurdu” kurulmasını desteklediğini ilan ediyordu. Ne yazık ki bu beyan, bölge halkının rızası alınmadan, emperyalist bir dille kaleme alınmıştı. İngiltere’nin manda yönetimi altında Filistin’i kontrol ettiği dönemde, Yahudi yerleşimciler sistematik şekilde bölgeye yerleştirildi; topraklar satın alındı ya da gasp edildi. 1948’e gelindiğinde, İngiltere arkasında kan ve gözyaşı bırakarak çekildi ve yerini İsrail adlı oluşuma bıraktı.
1948 Nakbası ve Sonrası:
1948’de İsrail’in kuruluşu, Filistin halkı için toplu felaket (Nakba) anlamına geldi. 750 binden fazla Filistinli zorla evlerinden çıkarıldı, yüzlerce köy haritadan silindi, sayısız sivil katledildi. Bu, modern zamanların en büyük tehcir ve etnik temizlik operasyonlarından biriydi. O günden bugüne İsrail’in uyguladığı işgal, ambargo, tecrit, suikast, abluka, hava saldırısı ve sistematik propaganda ile Filistin halkı her geçen gün biraz daha kendi toprağında mülteciye dönüştürüldü.
Avrupa’nın Siyasi İkiyüzlülüğü:
Bugün Avrupa devletlerinin bir kısmı, kamuoyunun yoğun baskısıyla bağımsız Filistin devleti fikrini gündeme getiriyor. Ancak bu adımlar, çoğunlukla samimi bir adalet arayışından değil, tarihsel bir suç ortaklığını örtbas etme çabasından kaynaklanıyor. Çünkü Filistin’de yaşanan soykırımın ve insanlık suçlarının temelini atan siyasi ve diplomatik yapı Avrupa’nın doğrudan eseridir. İsrail’in kurulmasına olanak sağlayan İngiltere, Siyonist liderlerle yakın ilişkiler kuran Fransa ve Almanya, işgal sürecinde İsrail’e gelişmiş silahlar sağlayan ülkeler… Bugün “insan hakları” ve “hukuk devleti” ilkelerinden bahsederken, aynı ilkeleri Filistin’de sistematik şekilde çiğnemektedirler.
Soykırımın Yeni Yüzü: Gazze ve Batı Şeria
2023-2025 arası yaşananlar, İsrail’in hedefinin yalnızca Hamas veya direniş örgütleri olmadığını açıkça göstermiştir. Kadınlar, çocuklar, gazeteciler, hastane çalışanları ve sivil nüfus hedef alınmış; hastaneler, camiler, okullar ve BM binaları bombalanmıştır. Gazze, dünyanın gözü önünde “açık hava hapishanesi” olmaktan çıkmış, tam anlamıyla bir toplu mezara dönüştürülmüştür.
Uluslararası hukuka göre bu eylemler “savaş suçu” değil, doğrudan “soykırım” kapsamına girmektedir. Fakat İsrail hâlâ cezasız kalmakta, Batı dünyası ise sadece kınama açıklamalarıyla yetinmektedir. Dahası, Avrupa’daki birçok hükümet, Filistin’e destek veren vatandaşlarına, STK’lara ve gazetecilere baskı uygulamakta, antisemitizm bahanesiyle ifade özgürlüğünü sınırlandırmaktadır.
Sonuç: Tarih, Sessiz Kalanları da Yargılar
Tarihteki tüm soykırımlar gibi, bugün Filistin’de yaşananlar da bir gün tam anlamıyla açığa çıkacak. Sadece İsrail değil, onu destekleyen, görmezden gelen, silahlandıran ve diplomatik olarak koruyan tüm güçler tarihin ve insanlığın vicdanında mahkum edilecektir.
Avrupa, 75 yıl önce desteklediği Siyonist projeyle, bugün kendini inkâr etmektedir. Artık gerçek yüzleşme zamanıdır. Adaletin, hukukun ve insan haklarının geçerli olması için, bağımsız ve tanınmış bir Filistin devleti kurulmalı; İsrail ise uluslararası hukukun önünde hesap vermelidir.
Not: Bu yazı, gazetecilik etik ilkelerine uygun olarak tarihsel gerçekleri analiz etme amacı taşır. Hiçbir halk, din veya inanç topluluğuna karşı nefret içermez; sadece işlenen zulme karşı vicdani bir duruş sergiler.
NordicHaber.com / Analiz
Haber siteniz gayet kaliteli ve doğru haberler içeriyor malymki ki tum haber sitelerine guven olmaz böyle gerçek haberler yazan bir site bulduğum için kendi adima mutluyum
İyi niyet ve temennileriniz için teşekkürler Hüseyin bey. Selamlar!