Pts. Tem 21st, 2025

Bir insanın içi dışına ne zaman sızar? Onu süsleyen kıyafet değil, süsleyemediği davranışıdır aslında. Ahlak, görünmeyenin gücüdür; gözle görülmez ama etkisi her yere sirayet eder. Yolda yürürken yere düşen bir cüzdanı sahibine ulaştırmak, kimsenin görmediği anda çöpleri toplamak ya da hakkı olmayan bir şeyi reddetmek… Bunlar sadece birer davranış değil, bir ahlakın dışavurumudur.

Ahlak genellikle dinle, hukukla ya da gelenekle karıştırılır. Oysa ahlak, bunların ötesinde bir vicdan meselesidir. Yasalara uygun olmak, her zaman ahlaklı olmak anlamına gelmez. Bir şeyin “yasal” olması, onun “doğru” olduğunu garanti etmez. Ahlak, insanın kendi kendini denetlemesidir; kimsenin zorlamadığı yerde doğruyu seçme iradesidir.

Toplumlar ancak ortak bir ahlaki zemin üzerinde yükselebilir. Eğer insanlar sadece ceza korkusuyla dürüst davranıyorsa, bu sağlam bir toplumsal yapı değildir. Ahlak, dış denetimle değil; içten gelen bir bilinçle yaşanmalıdır. Bu yüzden ailede, okulda ve sokakta “ahlaklı olmak” sürekli öğretilen bir şey değil, yaşanarak gösterilen bir değer olmalıdır.

Ne yazık ki günümüzde ahlak ya fazlasıyla romantize ediliyor ya da tamamen göz ardı ediliyor. Oysa ahlak ne sadece eski zamanlara ait nostaljik bir erdemdir, ne de yalnızca bireyin sorumluluğudur. Ahlak, bir toplumun aynasıdır. Ve bu aynaya ne kadar dürüst bakabilirsek, o kadar insanca yaşayabiliriz.

Çünkü ahlak, sadece ne yaptığımız değil; kim olduğumuz sorusunun da cevabıdır.

NordicHaber.com / Editör

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir